Resmi ideolojinin sivil hatattaki savunuculuğu misyonunu yüklenmiş “aydın”lar, sanılanın aksine aydınlanmış kimseler falan değillerdir. Toplumu kendi istedikleri ya da onlara istetilen biçimde değiştirme misyonunu üstlenmiş bu totaliter kimseler daha aydınlanmadan aydınlatmaya çalışmaktadırlar. Az gelişmiş toplumların modernleştirme projesinin olmazsa olmazlarından olan bu kimselerin düşünceleri entelektüellerin aksine sabittir ve bir amaca hizmet etmektedir.
Aydın, kendisini toplumdan üstün görür ve toplum adına topluma rağmen karar vermeyi kendinde hak görür. Özgür iradeyi hiçe sayar ve kendi doğrularını empoze etmeye kalkışır. Bunu yaparken de başkalarının yapıp ettikleri, düşünceleri ve inançları ile ilgili ahlaksız ve saygısız yorumlar yapmaktan çekinmezler.
Entelektüel ise Türkiye’de anlaşılamamış bir kavramdır. Küçük burjuva tarafından belirlenmiş bir dizi filmi seyretmiş, kitabı okumuş ve düşünceyi benimsemiş olmaktan, zekasıyla gösteri yapmaktan, fular takıp pipo ile gezmekten farklıdır. Entelektüel hükümlerini belli bir ideoloji çerçevesinde değil aklıyla verir. Her zaman hakikati arar ve sürekli şüphe eder. Bu yüzden de sürekli değişir, kendini yeniler. Egosunu yenmiş kişidir, fark edilme kaygısı yoktur ve her zaman yalnızdır. Kitlelere hitap etme ve onları dönüştürme gibi bir kaygısı olmadığı için özgürce konuşur ve söyledikleri çoğu zaman ya anlaşılmaz ya da kabul görmez.
Aydın yerel, entelektüel evrenseldir.
Çağdaşlaşma zırvasıyla basın ve yayın organlarını işgal edip totaliterlik propogandası yapan isimlerinin ve akademik ünvanlarının içini dolduramayan NUR hanımlar, şu aşağıdaki dersten sonra şöyle bir silkelenip kendilerini sorgulamışlar mıdır acaba?
No comments:
Post a Comment