Thursday, December 27, 2007

küçük insanlar'dan 1 anektod

3 hafta önce Koşuyolu'nda bir anaokulunda çalışmaya başladım. Haftada bir gün gidiyorum, psikolog olarak. Nerdeyse böyle bir diplomam olduğunu bile unutmuşken, yeniden alana dönmek ilginç oldu. Artı daha önce özel eğitimdeydim, hiç "normal" çocuklarla çalışmamıştım.

Mesela hepsi için dosyalar hazırlıyorum tek tek. Ve her birinin kaçıncı çocuk olduğu, anne babalarının eğitim durumları, kaç yaşlarında çişlerini kakalarını söylemeyi öğrendikleri, yürüdükleri, konuştukları, kaçta uyudukları, kendi odalarının olup olmadığı, annenin çalışıp çalışmadığına göre fişliyorum çocukları. Farkında bile değiller ama tipin biri bütün gün onları detektif gibi inceleyip raporlar tutuyor.

Kendimi haklarında herşeyi bildiğimden ve ayrıca daha akıllı ve daha yetişkin olduğumdan daha bi güvenli daha bi üstün hissederken bir yumurcak beni dün dumura uğrattı.

Ali, 5 yaşında, esmer kıvır kıvır kirpikleri olan bir güzellik. Ben big brotherlık yaparken farkedip yanıma geldi, oturdu fütursuzca. Ben hafif tedirgin: (okuma yazma bilmiyordur canım bu)

"Ee nasıl geçti bayram, neler yaptın?"
"Güzel geçti, annaneme gittik, şeker yedim"
"Hmmm"
"Sen ne yaptın?"
"Ben mi? (Soruları ben soracaktım ama) ben de babanneme gittim, şeker yedim."
"Şeker mi çikolata mı yedin?"
"Euuu, evet çikolata aslında (nasıl ya?) Nerden bildin?"
"(Yanağımdaki sivilceyi göstererek) Bu çıkmış, şekerden çıkmaz ki"
"(Yüzüm asık yan yan sivilceye bakmaya çalışırken) hmmm (psikolog esasıyla)"
"Ama gene de güzelsin!"

İşte bu son cümle beni bitirdi. Bacak kadar çocuk nerden bilir gönül almayı, kur yapmayı, benim duygularımı çözümleyip ona göre strateji üretmeyi, cevabı yapıştırmayı? Biz yetişkinler mi herşeyi parçalayıp anlamlandırmaya çalışarak başarısız oluyoruz acaba? Fark ettim ki bu anaokulu benim için önemli bir deneyim olacak. Bu küçük insanlar, herşeyi daha direk ve basit yaşıyorlar. Zaten her türlü duygusal oldukları için, mantıkla birleştirince nefis tipler çıkıyor ortaya...

İlkokula başlayıp, ideolojiye gömülene kadar...

No comments: